13 Kasım 2011 Pazar

Ey Mona Lisa'nın Kıskandığı El


_Seni Yaşamadan Ölmeyeceğim _(sarkı)
Aşka özgü zakkum bahçelerinde 
Gene acılarla kalıyorum ben 
Deniz ölesiye yakın ayaklarıma 
Ey ülkemin pusatsız kahramanları 
Erzurum garında, banklar üstünde 
Sükut-u hayale uğrayan kalbim 
Geceyi kavrayan parmaklarımla 
Bu hasret, bu hicran zelzelesinden 
Beni kurtarmaya gücünüz yetmez 
Çünkü mutsuzluğun mekteplerinde 
Istırap dersleri alıyorum ben 

Gittikçe yaklaşan bir afet gibi 
İntihar yanılgısıyla 
Yollar beni esarete çekiyor 
Şehrayin şarkıları söylüyorum içimden 
Şarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor 

Sen bir delisin 
Gözleri perdelisin 
Erzurum garında, banklar üztünde 
Susuzluktan ağlayan bir güvercin 
İçime vuruyor kanatlarını 
Nağmelerin ateşinde parlayan 
Kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor 
Bütün çığlıkları kuşanmış ölüm 
Dudaklarında siyanür 
Oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan 
Yollar tükense de, dönmeyeceğim 
Seni yaşamadan ölmeyeceğim 
O çin harikası bakışlarını 
O pekin gözlerini 
Gözlerin ki, gece donanmasıdır 
Yoksuk ve yabancı mısralarımın 

Bedenimde çıban çıban ağrılar 
Ben bu ağrılardan zevk alıyorum 
Ejder tepesinde bunalıyorum 
Bir yanda kum fırtınası 
Diğer yanda esrarengiz 
Karakalem çalışması bir deniz 
Rüzgarla, yağmurla ve yıldızlarla 
Başlamak üzere son ayinimiz 

Erzurum garında gece yarısı 
Bankların üstüne şimşekler konar 
Bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda 
Bazen bir melek saatler boyu 
Yakam ölümsüz çiçekler takar 
Erzurum garında gece yarısı 
Hıçkırıklar boğazıma tıkanır 
Nemrut ateşiyle sabaha kadar 
İçimde binlerce ibrahim yanar 

Koltuğumda efsaneler kitabı 
Kafdağından nergis devşiriyorum 
Başını dayamış omuzlarıma 
O eski, o yaşlı zümrüdüanka 
Ben bir çin sarhoşu samanyolunda 
Denizi tartışan bakışlarını 
Geçmişime asla gömmeyeceğim 
Seni yaşamadan ölmeyeceğim 

Perdeler kalkıp da sabah olunca 
Aldırma aras'ın öyle bulanık 
Öyle mahzun aktığına 
Palandöken yine sisli, aldırma 
Ben hem sise, hem çamıra alıştım 
Senelerdir bu acıyla buluştum 
Mutluluk ne zaman çıksa karşıma 
Yalnızlık bir zindan, çöker başıma 

2.Şarkı 

Siyah Gözlerine Beni de Götür 

Daha dokunmadan kurudu irem 
Çöllere bir türlü yağamıyorum 
Yeni bir koşunun başlangıcında 
Biraz deprem sonrası 
Biraz şehir hülyası 
Bir kalp yangınından geriye kalan 
Siyah gözlerine beni de götür 
Artık bu yerlere sığamıyorum. 

Pembe uçurtmalar yolladığından beri 
Sarardı tiryaki menekşeleri 
Sonbaharın tozlu kafeslerinde 
Sevgi turnaları yakalıyorum 
Turnalar gidiyor;ben kalıyorum 
Avareyim,asudeyim,yorgunum 
Bilmiyorum neden sana vurgunum 
Erzurum garında banklar üstünde 
Uyku tutmuyor karanlıkları 
Yitik düşlerimi kovalıyorum 
Gölgeler gidiyor;ben kalıyorum. 

Binbir türlü kokuyorsa yaylalar 
Siyah gözlerine beni de götür 
Baharın koynundan koparıp sana 
İpek bir mendile sardığım yüreğimle 
Şehzade gülleri gönderiyorum 
Umutlar kalıyor;ben gidiyorum. 

Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini 
Kaptanları sorgulayan 
Yanından geçen küheylanların 
Korku tufanına yakalandığı 
Siyah gözlerine beni de götür 
Güneş ülkesinden gelen yiğitler 
Benzeri olmayan bir dünya kursun 
Cellat,ayrılığın boynunu vursun. 

Usul usul intizarı çürüten 
Bu hercai diken,bu çılgın arzu 
Sürüklüyor imkansız muştuların 
Eşiğine gönül vadilerini 
Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi 
Düşüyorum tanyerine 
Ya topla yaralı kırlangıçları 
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir 
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi 
Siyah gözlerine beni de götür 

Son Şarkı 

Ey Mona Lisa'nın Kıskandığı El 

Bu kaçıncı bekleyiş trenlerin ardında 
Bin pare olduğum kaçıncı bozgun 
Bir gün bu esrarlı hikaye biter 
Erzurum garında, banklar üstünde 
Kalem bana kızgın, kitaplar kızgın 
Hasret katar katar uzayıp gider 
İçimde bir figan her düdük sesi 
Her vagon bir efkarlı uzun hava 
Göçmen kuşlar hala dönmedi geri 
Kurumuş, evlerin karanfilleri 
Ey mona liza`nın kıskandığı el 
Sihrine bir defa dokunmak için 
Hep aynı şarkıyı söyleyip durdum 
Başımı umutsuz taşlara vurdum 


Vermedin bir siyah fotoğrafını 
Ya da bir hatıra parmaklarından 
Beni bir kaygısız neron mu sandın 
Hangi düşmanımın sözüne kandın 
Götür, senin olsun bütün ihtişam 
Gece mahkumuna kalır mı akşam 

Erzurum garından ayrılıyorum 
Banklar mütereddit bakıyor ardımsıra 
Abdurrahman gazi yokuşlarında 
Mecnun'la, kerem'le buluşacağız 
Bu çaresiz derdi konuşacağız 
Yollar kıvrım kıvrım, çetin ve uzun 
Dağlar melankoli, dereler hüzün 
Takvimleri görmek istemiyorum 
Karanlığa dönmek istemiyorum 

Ey mona liza'nın kıskandığı el 
Bu kar yığınları cehennemden mi 
Bu sokaklar mahşerden mi geliyor 
Gürcükapı ihtirası bilmezdi 
Altın kalpli zambakların 
Filizlendiği taş mağazalar 
İlmek ilmek bileklerine 
Geçirmezdi nefret urganlarını 
Nerde dadaşın gür bıyıkları 
Aziziye neden büyle derbeder 
Solan renkler kimin, kaldırımlarda 
Ya bu erzurum erzurum değil 
Ya ben başkayım bu erzurum'da 

Ey mona liza'nın kıskandığı el 
Belki de o eski sinemalarda 
Hala bir çin filmi oynamaktadır 
Çifteminareler mum ışığında 
Sonsuzluğa geçit aramaktadır 
Küskün çinileri yakutiye'nin 
Yine sessiz sessiz ağlamaktadır 
Issızlığa kurşun sıkan tabyalar 
Başına karalar bağlamaktadır 

Abdurrahman gazi yokuşlarında 
Ne mecnun ve kerem, leyla ve aslı 
Ne de çin filminden kalan görüntü 
Alevli bir köpük sadece dünya 
Erzurum garına, banklar üstüne 
Dönüyorum çıplak ayaklarımla 
Yine kuşlar, yine rüzgar ve yağmur 
Zavallı gözlerim kırmızı, mahmur 
Unutuyor sevda resimlerini 
Ey mona liza'nın kıskandığı el 
O eşsiz, ebedi sıladan mahrum 
Şarkıları sana bırakıyorum... 


Nurullah genç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder