9 Şubat 2012 Perşembe

Çocuktuk


I.
Çocuktuk,
Küçücük ellerimizle, çamurdan,
Kocaman kamyonlar, atlar yapardık,
Sonra bindirirdik düşlerimizi,
Alabildiğince sınırsız.
Olabildiğince uzak,
Belki, daha önce keşfedilmemiş,
Belki, keşfetmeye geç kaldığımız.
Uzak diyarlara gider, gelirdik,
Gittiğimiz her yer, bizim bilirdik.

Denize girerdik,
Kıyısı olmayan uçsuz, bucaksız,
Gökkuşağının peşinden koşardık,
Yıldızları sayardık geceleyin,
Güneşin doğuşunu izlerdik bir kayadan,
Ve batışını.
Çiçekli bir bahçede sere serpe yatardık.
Biz bu güzel şeyleri, hep düşlerde yaşardık.

Düşlerimizden, soyunduğumuz zamanlarda,
Yine, o tozlu köyü sevmekti tek gerçeğimiz,
Mecburi.

II.
Çocuktuk,
Zengezur dan, Doğubeyazıt a yürürdük,
Yırtık çoraplar içinde, üşürdü ayaklarımız,
Sırtımız parkasız,
Kar-beyaz oluyordu, saçlarımız,
Avuçlarımızı ovar,
Donmamak için türküler söylerdik,
Bağıra, bağıra,
Acı dan ve sancı dan.
Sonra, bir bölük asker misali koşardık,
Koro halinde tekrar,
‘’Ay akşamdan ışıktır, yaylalar, yaylalar.’’

Her sabah aynı iştahla yürürdük.
Yol biter sabrımız hiç bitmezdi.

Beslenme çantamız yoktu,
Naylon poşet içinde, iki dilim katıksız ekmeği, 
Kimse görmesin diye kitaplarımızın içine saklardık.
Zira, arkadaşlarımız görürlerse,
Ayıplarlar endişesi hakim di.


III.
Çocuktuk,
Yoksul ailelerin çocukları.

Titrek alevli gaz lambaları, 
Yarınlarımıza ışık tutardı,
Yanabildikleri, dayanabildikleri kadar,
Çoğu zaman, tasarruf olsun diye sobayı yakmazdık.
Yine de başımız dik ti, boynumuzu bükmezdik.
Ayakkabılar bir numara büyük,
Elbiselerse birkaç beden geniş,
Bir sonraki sene giyilsin diye,
Bir önlüğü, en az üç kardeş giyerdi sırayla.
Yoksulluk,
Kurşun gibi içimize işlenmiş,
Ve biz o kurşunla yaşamayı çoktan öğrenmiştik.

IV.
Ve yine, her şeye rağmen,
Düş kurmaya devam ediyorduk, boyumuzdan büyük.
Umudun yakasını hiç bırakmıyorduk.
Mısra mısra büyüyor,
Kocaman birer cümle oluyorduk.

Siyah beyaz bir dünyada,
Rengareng çiçekleri,
Pembe, pembe yanaklarda gülüşleri
Tarlalarda başakları,
Gökyüzünde, güvercin sürülerini düşlemek.
Gerçek olmayacak düşler değildi... 
Serkan Uçar

8 Şubat 2012 Çarşamba

Ağladığımı kimseye söyleme anne...


Ağladığımı kimseye söyleme anne 
Onlar beni güçlü biliyor 
Onlar beni en zor günümde bile ayakta biliyor 
Ben aslında gülerek geçirdiğim günün akşamı evde ağlarken 
Onlar benim içimin sızladığını yüreğimin yandığını bilmiyor.... 


Ağladığımı kimseye söyleme anne 
Onlar beni kral belliyor 
Onlar beni kızdımı dünya yakacak insan belliyor... 
Ben aslında onun gözlerine bile bakmaya kıyamazken 
onlar benim bir kız uğruna üzüleceğimi tahmin bile etmiyor... 


Ağladığımı kimseye söyleme anne 
Onlar beni ağlamaz biliyor 
Onlar beni... üzüldüm mü bulunduğum sehri bulutlar kaplar biliyor 
Ben aslında odama kapanıp sitem duygusuyla bir köşeye sinerken 
Onlar beni hiçbirşeyin sarsacağını akıllarının ucundan bile geçirmiyor... 


Ağladığımı kimseye söyleme anne 
Onlar bunu hiç bilmiyor 
Onlar için ben en sağlam köprülerden daha sıkı bağlıyımdır hayata 
Ben aslında ölümle yaşam arasındaki ince çizgiden bir o yana bir bu yana giderken 
Onlar benim için HAYATIN BÜYÜK BİR HAYAL KIRIKLIĞI OLDUĞUNU BİLMİYOR.....

5 Şubat 2012 Pazar

Seni unutayım mı?



Vakit akşam diyorsun, sanki görmüyor muyum
Güneşin kanatları döküldü yanlarına
Hani yürek sesinin sergilediği uyum
Gönlüm seninle döndü yolgeçen hanlarına
Çetele tutayım mı?
Ne sabahlar gördüm ben/gök bir kiraz ağacı
Çoban vakitlerinde her canlı ses bir kiraz
Ne rüyalar gördüm ben her gece sabahçı
Keşke sen de görseydin belki yumuşardın biraz
Daha anlatayım mı?
Vakit akşam diyorsun, sanki bilmiyor muyum
İçimde yıldızların rüzgârı uğulduyor
Vakit akşam olsa da ben seninle doluyum
Yüreğimdeki sevgi ışık saçan bir akkor
Kinle karartayım mı?
Ne sabahlar gördüm ben/ toprak bir boz küheylan
Irmak bir dost çalgıydı taze türkülerimde
Ne rüyalar gördüm ben/ biraz kuş, biraz ceylan
Yağmurlar yağıp durdu adanmış ellerime
Bir bent bağlatayım mı?
Vakit akşam diyorsun, sanki duymuyor muyum
Ufuklar büzülüyor yanık sinirler gibi
Hayat denen vazoda sen çiçek, bense suyum
Alnıma yazılmışsın bir çalım kader gibi
Çiğneyip yutayım mı?
Ne sabahlar gördüm ben, diri diri harcadım
Çarpım tablolarında vakte hükümran oldum
Hiçbir aşk kütüğünde mükerrer geçmez adım
Ve yarınki sabahı ben bu akşamda buldum
Seni unutayım mı?

22 Ocak 2012 Pazar

Bir Pazar Günü



Kal desem kalmazsın gel desen gelemem ben
Madem ki gidiyorsun bu şiir son hediyem
Artık kimin eliyle bu çay o tadı verir
Kim demlese bu çayı demi gamla beslenir
Gözlerinde bir yağmur radyoda hüzün faslı
Cem baba haykırıyor resimdeki gözyaşı
Nemli tuzlu sokulgan göz yaşların var bende
Kipriklere takılmış emanetin var bende
Sen bırak ey sevgili ben sanada ağlarım
Biri kaybedecekse kaybetmeye razıyım
Ben sevmekten mahkumum müebbet ölüm bize
Ölmek kurtuluş amma intihar haram bize
Keşke bu gün değil de bir başka gün gitseydin
Bu pazar yağmur varmış son pazar görüşseydin
Ki yağmurlu bir pazardan kalmaydı sebepsiz sıkılmalar,
Her terk ediliş mutlaka pusuda bir pazarı kolladılar
O zaman bir mateme bürünmüş gibi dokunur
Kapanan tüm dükkanlar
Kepenkler hep hüzne dönüktür kör ışığın altında,
Artık gizli bir isyandır sokaklar, arabalar
Bu sağır kaldırımlar
Eğer yağmurlu bir pazar da sebepsiz bir sıkılma
Sararsa içinizi bilin ki bir yerlerde ayrılmıştır iki kişi!

21 Ocak 2012 Cumartesi

Bari gözlerini bırak bana

Benim bir canla sevip bin özlemle andığım, 
Bari gözlerini bırak bana 
Su çiçeklerinin en güzel yanları budur, 
Giderken gölgelerini verirler suya. 
Güz akşamları dal kıpırdamazken, 
Suda halkalanan gözleridir 
Sen de gözlerini bırak bana. 
Gönlümün bin güzelliğiyle inanıp sevdiğim, 
Güzelliğini burada ince ince aratma. 
Bir kıyıya, bir gün inen fırtına gibi 
Birdenbire bir şeyler bırak. 
Birşeyleri soğut, birşeyleri yak, 
Dağıt bir şeyleri, birşeyleri kur. 
Kendini hiç yokmuşsun gibi bırakma 
Kafamın her yanıyla bir şeyler öğrendiğim , 
Sonsuza uzanan sevinç, güzele vurgun tasa 
En azından bin yılda arayıp bulduğum, 
Bana aşk şiirleri yazdırma artık 
Beni burada gölgen gibi bırakma..........Bedirhan Gökçe


18 Ocak 2012 Çarşamba


NOKTA NOKTAM
Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü unutmak için
önce unutulmak gerek
Oysaki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, hâlâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar Rüya dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.
Bahar başladı nokta noktam
Ankaraˊda bahar, veriminde Toprak ana
Aylar var ki sana tek satır yazamadım
Oysaki şimdi mevsim bahar
Ötüşlerde adın, kokuşlarda tadın var
Artık yazmalıyım.
Takvime baktım bu sabah,
ayrılalı beş Ay olmuş.
Düşün ki Nokta Noktam
Beş ay denilen nesne tam yüz elli Gün eder.
Bunca uzun ayrılıksa;
İnan bana Nokta Noktam
İnsanı, her şeye küskün eder.
İnan bana... Dargınlığım herkese
Ve tek hasretim sana
Düşünüyorum...
Âşıklar pazarına çıkan yolu düşünüyorum.
Bu yolun sağında yükselen
Her geçişinde penceresinden tebessümler gelen
Bahçesinde iri yedi veren,
kayısı gülleri açan evi düşünüyorum.
Bir türlü gelmiyor düşüncelerimin ardı
Ablan yanımda çorapsız gezerdi,
Başörtüsüz annen.
Düşünüyorum... Bu mevsimde baban,
Her akşam bir yerine iki içerdi.
Miyoplaşınca gözleri "Şair, iç be oğlum
bahar dişidir doğurur" derdi.
Bahar başladı Nokta Noktam.
Ankaraˊda bahar,
Gönül ufkunda yağmur bulutları
Cennet olsa artik sevmiyorum
Sevmiyorum sensiz baharı...
Sen; ey yirmi dört baharın en güzel süsü!
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey ilkyaz akşamları kadar güzel çocuk!
Sen; ey Altın gözlerinin hisli dünyası!
Ölümsüz bir yolculuk yaratan
Sen; ey çıplak bir hançer gibi!
Boylu boyunca gönlümde yatan
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Son mektubunda söz verdin
Tut diyorsun, unuttum
Unut diyorsun, unutmak mı???
Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?
Gönül ferman dinlemez sözü unutulabilir mi hiç?
Sen; ey mutlu günlerimin mutlu türküsü!
Sen; ey her şeyim olan her şey!
Bu gece Yılbaşı...
Başkentˊde Kar yağıyor Nokta Noktam
Başkentte kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi hatıralar
Başkentˊde kar yağıyor, başkentˊde kar...
Bu gece yılbaşı.
Bilirsin ki Nokta Noktam
Yılbaşında hesaplanır
Çoğu zaman insanların yaşı.
Bu gece yılbaşı...
Tokmaklarında yirmi dört hece
Eğilip üstüme sessizce
Şehrin kule saati
Bilir misin Nokta Noktam?
Bilir misin, bilir misin ne dedi?
"Şair, kutlu olsun, yaş otuz yedi."
Ve bir el saçlarımdan tutarak
Kalbimi sana kadar sürükledi.
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları komşu plâkta.
Ne de kıvrak bu vals havası
Başladı yine gönlümün
On yıl evvel ki kanaması
Ne günlerdi o Günler cancağızım
Ne günlerdi...
Sen, on yedisinde sevgilerin sisinde
Başı duman duman bir kız.
Ben, yirmi üstünde
Gönlü gördüğü her güzelliğe nişanlı
Ölesiye bir şair, ölesiye bir delikanlı.
Ne çabuk geçti zaman.
Hey gidi Dünya hey...
Bu gece yılbaşı
Dışarıda kar yağıyor ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Köşede bir kırlent, kırlentde bir resim.
Bartınˊda bahar.
Elimle yapmışım
"asma köprüsünden" Kocanaz deresi
Sağda, ortaokul
Okulda, çocukların sesi.
"Çakır beylerin" elma bahçesi.
Derede kayık, dümende ben.
Küreklerde sen.
Hava berrak, Hava ılık
Hava temiz
Ve sularda sarmaşan gölgemiz
Bu gece yılbaşı, başkent ayakta
Çalınan Tuna dalgaları değil artık
komşu plâkta.
Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta.
Dışarıda kar yağıyor.
Dışarıda kar ve tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi
Eski hatıralar..._Riza Polat Akkoyunlu_

Bu Şehir
Islak sokaklar mevsimindeyiz artık
Bu kalabalık şehre hüzün yağar
Bu zamanlar yalnızlık yağar caddelerine
Darma dağın saçlar
Islanmış yüzler hep yere bakar
Kahveleri bile dert yüklenir
Çayları bile daha demli
Unutulan sevgililer hatırlanır
Veya sevgililer unutulmaya çalışılır
Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir
Bu şehrin her adımı yalnızlığa atılır
Yinede hızlı atılır adımlar
Koşulur bu sokaklarda
Herkes kendi türküsünü söyler
Yüzünü buruşturarak
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır
Dün gece bir aşkı gömdüm derine
Dün gece sensiz öldüm
Gözlerimi kapattım uyumadan
Düşümde seni gördüm
Dün gece bir aşkı gömdüm derine
Dün gece sensiz öldüm
Gözlerimi kapattım uyumadan
Düşümde seni gördüm
Sensiz olan bu şehir istemem aşksız olsun
Sensiz olan bu aşk istemem bensiz olsun
_Abdullah ÖZDOĞAN